Elleri kadar yüreği de kocaman olan Ferhat yoldaş, ne kadar erken kaybettik seni. Yenilgi senelerinin ardından yükselen mücadele içerisinde, 1990’lı yılların ortalarında örgütlenen yoldaşlarımızdandın. TİKB-Genç Komünarlar’ın emekçi semtlerindeki faaliyetleri içerisinde, Anti Faşist Mücadele Komiteleri (AFMK) kapsamında İstanbul’un Bayramtepe semtinde bir grup gençle birlikte atılmıştın kavgaya.
Yurtsever bir aileden geliyordun, baban PKK davasından tutsaktı. Birçokları gibi Kürdistan coğrafyasının yıkımından çıkıp gelmiştiniz İstanbul’a. Dolayısıyla uzak değildin mücadele kültürüne. Hep bir gülümseme, hep bir iyimserlik vardı yüzünde. Öyle ki, yüreğinin temizliği ve sevecenliğinden süzülüp gelen bir ışık yansırdı yüzünde hep.
Anti faşist semt gençliğinin klasik lümpen hırçınlıklarının, dengesiz davranış ve yaşam tarzlarının aksine, insani olanla arana mesafe koymayanlardandın. Yaşamının her kesitinde gösterişten uzak, mütevazı davranış ve ilişki biçimiyle farkını hep farkettirdin.
Militan devrimci hareketin gövdesinin genişlediği, bunun etkisinin 1995 Gazi Antifaşist Halk Direnişi ve 1996 Kadıköy Devrimci 1 Mayıs’ında görüldüğü yılların ardından, emekçi semtlerinde mücadelenin bir parçası olan herkesi toplayıp cezaevlerine dolduruyorlardı. Seni de bu operasyonların birinde iki kardeşinin de içinde olduğu bir grup genç ile birlikte yakalayıp işkenceden geçirerek Ümraniye Cezaevi’ne göndermişlerdi.
Belki 1990’ların ortasında kabaran o antifaşist mücadele dalgası seni komünistlerle buluşturmuştu. Fakat örgütü, örgütlü mücadeleyi asıl olarak cezaevinde tanımıştın. Şanslıydın, çünkü öğretmenin Lale Çolak yoldaştı. Düzenli eğitim çalışmaları yapıyor, ‘sosyalleşme’ etkinlikleri düzenliyordunuz. Her türlü bencillikten uzak, kolektif davranma yeteneği ve iradesi gelişkin bir yoldaşımızdın. Dolayısıyla koğuşun ‘komüncü’lerinden olmuştun.
Baban Salih Çelikpençe’yi 1997 yılında tutsak olduğu Ankara Kapalı Cezaevi’nde tedavi edilmediği için kaybettin. O yıl (1997) sen de cezaevinde apandisit ameliyatı geçirmiştin. İçinde bez unutmuşlardı. İltihaplanma oluşmuştu. Bu bezin çıkarılması ve tedavi için 4 kere daha ameliyat olmuştun. Bu sürecin bedeninde yaratığı tahribat, en son yaşadığın rahatsızlıkta anlaşılan yorgun düşürdü seni. Sessizce ayrıldın aramızdan.
19 Aralık 2000 cezaevi katliam saldırısı ve direnişini yaşayanlardandın. O süreçteki yazışmalarınız sırasında Lale yoldaş sana yazdığı mektupların birinde ne güzel dile getirmiş bizi biz yapan özelliği:
Canım yoldaşım Ferhat merhaba, ne çok özledim-özledik anlatamam. Sizin kaleminizden, beyninizin içinden, yüreğinizden, ruhunuzun derinliklerinden süzülerek gelen kelimeleri, satırları okuyamayınca kim ne derse desin insan rahat edemiyor. Buraya geldiğimizden beri en çok içimize oturan sizlerle, herbirinizle tek tek kucaklaşamamak, gözlerinizden öpememek oldu. Ama olacak bir gün nasılsa diye teselli ediyorum kendimi. Güzel günler geçirdik, ama ‘En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız’ emekle, çabayla, özveri, fedakârlık, bilinç, atılganlık ve tutkuyla bir bağlılıkla örerek yaşayacağız o günleri. İçinden geçtiğimiz günleri bilmez değildik. Belki boyutları bu derece beklenmiyordu çoklarınca o kadar. Şimdi herbirimizin sınandığı, tarih önünde yükümlülüğümüzün sınandığı bir süreç bu. Hem de uzun bir süreç olacak. O yüzden kendimizi kısa ya da orta vadeli bir sürece göre değil, uzun bir maratona göre donatmalıyız. Sevgili Ferhat iyi olmana sevindim. Aksini de beklemiyorduk zaten. Geleneğimiz ve tarihimiz önünde yüzümüz ak, başımız dik yaracağız bu süreci de. ’79 Şubat’ından süzülüp çelikleşen ‘genç delikanlılarımızla’ her geçen gün artarak devam eden sen, ben, biz tüm yüreklerimizle bir beyaz sayfa daha ekleyeceğiz destanımıza. Kişisel hiçbir kaygı duymadan, hep yanındakini, duvarın içindekini ya da öte tarafındakini, hiç tanımadığımız, görmediğimiz yoksul konduların içine hapsedilmişleri, dişliler arasına sıkıştırılmışları düşünerek yürümek sadece bize has olsa gerek. Ne güzel böyle tüm korkulardan ve kaygılardan uzak yaşamak. (…) Doğum günümü unutmamışsın. Teşekkürler. Şubat’ı bahara çeviren kır çiçeklerinin doğum günü kutlu olsun. 1 Mart 01/Perşembe Lale Çolak
2000’ler sonrası devrimci hareketin yaşadığı ağır yenilgi yıllarında, cezaevinden çıktığında aktif mücadeleye mesafeli durdun. Fakat yıllardır hiçbir işin ucundan tutmadıkları halde sosyal medyada keskin devrimci nutuklar döktüren, bununla da kalmayıp kendi kaçışlarını maskelemek amacıyla örgütü yaşatmakta ve örgütlü mücadelede ısrar eden yoldaşlarına düşmanlaşanların semtine bile uğramadın. Fiziken mesafeli olsan da yüreğin ve soluğun hep mücadeleden yana oldu. Her fırsatta bunu yoldaşlarına hissettiren vefalı bir taraftar olarak yaşadın. Lale’nin tedrisatından geçmiş birine de bu yakışırdı…
Uğurlar olsun Ferhat yoldaş, anılarını mücadelemizde yaşatacağız!..