/Aşağıdaki belgeler, MK’nin örgüt kararıyla 2002 sonunda yurtdışına çıkarılan iki üyesinin, dışardaki/ülkedeki faaliyetin yönlendirilmesinden sorumlu ‘pratik merkez’ olarak 3. Konferans sonrasında kurulan MÖK’e (Merkezi Örgütlenme Komitesi) değişik tarihlerde gönderdikleri metinlerdir. MÖK’e yazılan yönlendirme metinleri salt burada yer verilen üç metinden ibaret değildir. Bu metinler -organa sonradan dahil edilenler dahil- hepsi hizipçi faaliyetin başını çeker hale gelen MÖK üyelerinin sürecin yönetimi ve seyrine dair delegeleri manipüle ettikleri başlıca konulardaki gerçekleri sergileyen bir özellik taşıdıkları için seçilmişlerdir/
KASIM 2003
- (Bütün MK ve KÖM üyelerine)
- Bu iletideki bütün kodlamalar, ilk gözağrısı 61’e göre yapılmıştır.
Yoldaşlar,
I-) Üzerinde duracağımız ilk konu, yine iletişim(sizlik) sorunu olacak. Çünkü, korkunç yıpratıcı ve sinir bozucu olmanın ötesinde, kafamızda yanıtını bulamadığımız bir dizi soru işareti de yaratan bir kopukluk yaşıyoruz. Geldiğini geçen hafta yine binbir macera sonucu öğrendiğimiz, fakat henüz elimize geçmemiş olan bir ileti dışında 5 AYI AŞKIN BİR SÜREDİR SİZLERDEN ve ÜLKEDEN DOĞRU DÜRÜST HİÇBİR HABER GELMEDİ. Ne olup bittiğine dair bilgimiz yok. Periyodik yayın organının satır aralarından sonuç çıkarmaya çalışıyoruz.
Çeşitli kanallardan defalarca ilettiğimiz uyarı ve eleştirilere rağmen böylesine koyu bir karanlık içinde tutulmamızı ne anlamak ne de açıklamak mümkün. Yaz boyunca, 3 ayrı kanaldan sizlere olabildiğince geniş bilgi ve not gönderdik. Hacı Baba konusuna (konf -nba) ilişkin önerilerimiz de içinde olmak üzere çeşitli konularda “acil yanıt” beklediğimizi özellikle vurguladığımız sorularımız oldu. Kullandığımız bu kanallar, günlerce orada kaldıkları, bunların dışında da bizlere not gönderebileceğiniz imkanlar doğduğu halde hiçbiri değerlendirilmedi. Sadece bir kanaldan sözlü olarak “Ekim ayı içinde bir ileti gönderileceği” mesajını aldık, o kadar. O ileti de şu an itibariyle elimize geçmiş değil. Bu neden böyle oluyor? Neden bu denli tecrit edildik, anlayamıyoruz. Takip ve güvenlik de içinde olmak üzere, ileri sürülebilecek hiçbir gerekçe bu konuda sergilenen bu boyuttaki bir duyarsızlığı haklı gösteremez.
Her şey bir yana, biz şu devirde aramızdaki iletişim sorununu dahi çözemiyorsak, diğer sorumluluklarımızın ve iddialarımızın hakkını nasıl ve ne ölçüde veriyoruz ve verebiliriz? Özellikle bizim özgülümüzde GÜÇLERİMİZİN MORALİNİ EN FAZLA BOZAN, EN BÜYÜK YIPRANMA ETKENİ, EN BASİT İŞLERİN ÇÖZÜMÜNDE DAHİ SERGİLEDİĞİMİZ BECERİKSİZLİK ve BUNUN YARATTIĞI GÜVEN EROZYONUDUR. Bize yaşatılan gerilimden yola çıkarak, orada işlerin ve ilişkilerin nasıl ve ne ölçüde yürütüldüğüne dair kafamızda çok ciddi soru işaretleri uyanmış durumda. İşler ve ilişkiler böyle gidecek olursa, bütün riskleri göze alarak geri dönmeyi düşünecek hale getirdiniz bizi.
Örgüt olarak bugün bizim acil olarak çözmemiz gereken en temel sorun, ne yayın çıkarmak ne yazı yazmak ne şu , ne bu… Bunların önemini ve gerekliliğini yadsıma anlamında değil ama, bunlardan da önce örgüt gibi örgüt olmaya ihtiyacımız var. Çevreciliğe, ilkelliğe, amatörlüğe karşı bugüne dek yapmadığımız çözümleme, söylemediğimiz söz, bu yüzden yaşamadığımız kriz kalmadı. Bütün bunlara rağmen, örgütün en üst yönetici organı düzeyinde bile hala bir iletişim sorunu yaşıyor ve bunu çözemiyorsak, bazı şeyleri oturup yeni baştan ele almamız gerekir kanısındayız.
Buraya geldiğimiz zaman ilk ve en çok karşılaştığımız yakınma, “Bugüne dek ülkeden yeteri kadar beslenememek, onun yönlendiriciliği ve denetiminden yoksun bırakılırken sürekli ve sadece bir para kaynağı olarak görülmek” yakınmasıydı. Yoldaşlar, büyük bir iyimserlikle, “Neyse artık siz de geldiğinize göre, bu tekyanlı isteme ilişkisi ortadan kalkar” beklentisi içindeydiler. Ne acıdır ki, durum değişeceği yerde biz de aynı çaresizlik ve tekyanlılığın tutsağı haline getirildik. Bunun bizim üzerimizdeki yıpratıcı etki ve sonuçlarından da vazgeçtik, gerek bu alanda gerekse -öyle tahmin ediyoruz ki- ülkedeki yoldaşlar üzerinde nasıl bir etkide bulunduğu hiç düşünülüyor mu? Bugün derinleşen tasfiyeciliğe karşı devrimci örgüt fikrini ayakta tutmaya çalışıyoruz; ama bu durum en temel kadroların kafasında bile “Örgüt var mı?” veya “Örgüt ne kadar örgütlü?” sorgulamasını yaratıyor. Buna kimin, ne hakkı var? Biz MK düzeyindeki ilişkilerde dahi asgari bir örgütlülüğün temel gereklerini bile yerine getirmedikten sonra, tasfiyeciliğe karşı gerçekten de çok derin, çok anlamlı, çok isabetli çözümlemeler yapıp yayınlasak ne olur? Örgütün hedefleri doğrultusunda tüm örgüt mekanizmalarını işletip yönlendirmesi gereken organın kendisi “iletişimsizlik” nedeniyle işlemiyorsa, bundan daha önemli ve öncelikli başka hangi iş ve uğraş olabilir? Üstelik, bir an önce sonuca bağlanması gereken Hacı Baba sorunu gibi bir sorun gündemde ve bu her zamankinden daha yoğun bir iletişim ve görüş alışverişini gerektiren bir süreç. Bu sürecin içeriğine ve örgütlenmesine dair yaptığımız önerilere dahi aylardır yanıt alamıyoruz. Bundan daha büyük bir çevrecilik ve ciddiyetsizlik olabilir mi?
Aslında bu konuda daha sorulacak çok soru, konunun birçok boyutu var. Fakat sözü fazla uzatmadan aşağıdaki sorularımıza sizlerden en kısa zamanda, net yanıtlar bekliyoruz:
-
- Bugüne kadar sizlere o kadar not, bilgi ve haber gönderdiğimiz halde bizimle neden düzenli bir ilişki ve iletişim kurmuyorsunuz?
- Son bir yıldır size, 7-8 kez özel kurye gönderdiğimiz, bunun dışında başka gelip gidenler de olduğu halde, özellikle yaz döneminde çıkan imkanlar neden değerlendirilmedi?
- İnternet üzerinden haberleşme imkanı, arada bir o da sadece para istemek için kullanmanın dışında neden kullanılmıyor? Eğer bunun gerekçesi takip ve güvenlik ise, gidip geldiğiniz başka şehirler, ilişkiler, internet bağlantısına sahip ev ve işyerleri üzerinden dolaylı biçimlerde attachement yaptırtmak çok mu zor?
- Sırf sizin bizi arayabilmeniz için özel bir numara ve özel bir cihaz aldığımız ve bunu da size ilettiğimiz halde, telefon imkanı niye kullanılmıyor? (Telefonu sizin bizi aramalarınız dışında hiçbir biçimde kullanmadığımız için, o numara bir ay önce iletişime kapatılmış. Siz bizi aramadığınız için biz de bu durumu daha sonra, yakınlarımız üzerinden gelen dolaylı bir haber üzerine farkettik. Şimdi yeni bir numara edindik. Önümüzdeki bir hafta içinde aktive olacak. Numara şu: (…) Bizimle iletişim kurabilmek için kendi cephenizden ne yapıyorsunuz? Örneğin, acil durumlarda size ulaşabilmemizi sağlayacak bir telefon/bağlantı kanalı bugüne kadar neden yaratılamadı?
- Bize yazılı bir biçimde ulaşabileceğiniz güvenilir bir adres gönderdik. Sizin bize gönderdiğiniz adresin şifrelemesinde bir karışıklık olduğu için tam çözemediğimizi, çözdüğümüzden de emin olamadığımızı birkaç kez ilettiğimiz halde buna da bir açıklık getirilmedi. Bundan dolayı biz size mektupla ulaşamıyoruz. Ancak siz bize elinizde adres olduğu halde neden yazarak ulaşmıyorsunuz? (Bu arada o iletinin bu denli gecikmiş olması pek hayra alamet değil. Umarız adresin yazımında bir karışıklık olmamıştır. Yoksa adresin sahibi güvenilir bir dost ve bizim kendisini zaten sık sık yoklamamız dışında bir şey gelirse bize hemen haber verecek biri. Onun için bu iletinin elimize geçmemiş olması ihtimalini dikkate alarak bir kopyasını MUTLAKA bu gelen kuryeyle göndermenizi istiyoruz.
İletişim konusuna ilişkin bu sorularımızın yanıtlarının dışında, ülkedeki durum, temel kadroların ve organların durumu, hangi alanlarda ne gibi gelişme ve sorunların yaşandığına dair bilgi, vb. vb. hakkında bugüne dek defalarca yazdık, fakat yanıt alamadık. Her şey bir yana, Hacı Baba’ya dönük olarak hazırlanması gereken rap sırasında bu bilgilere ne denli ihtiyaç olduğu açık ve ortada. Onun için, en kısa zamanda ülkedeki durumun bütününe ilişkin ayrıntılı bir rapor bekliyoruz.
II-) Sizlere ekte Hacı Baba’ya (4. Konferans-nba) dönük olarak hazırladığımız genel rap’un üç bölümü ile YD çalışmasına ilişkin karar tasarısı taslağını ayrı ayrı dosyalar halinde gönderiyoruz.
YD karar tasarısından da görebileceğiniz üzere, özel gündem maddesi olmasında gerek gördüğümüz konulardaki tasarıların, sözü fazla uzatmayan kısa ve vurucu metinler olmasının daha işlevli olacağı görüşündeyiz. Taslak onun için kısa tutulmuştur. Sizlerden gelecek değerlendirme, eleştiri ve öneriler ışığında son şekli verilir.
Rap’a gelince, baştan beri bunu 5 ana bölüm olarak düşündük. Birinci bölümde, dünyanın genel durumu, bunun öne çıkan çizgileri ve sosyalizmin güncelliği başta olmak üzere bunlardan çıkarılması gereken sonuçlar; ikinci bölümde ise, Türkiye’nin geçirmekte olduğu sancılı ve çoğu kez gündelik ‘alışılagelen’ siyasi çekişmeler görünümü altında kendisini dışa vuran değişim sürecinin bazı ana çizgileri üzerinde durarak bunlardan çıkarılması gereken sonuçlar üzerinde kısaca durma niyetindeydik. Bu niyet ve düşüncemizden hala vazgeçmiş değiliz; ancak gerek yaşadığımız konsantrasyon sorunları gerekse peşpeşe gelen kimi acil meseleler nedeniyle geniş notlar biçiminde hazırlanmaya çalıştığımız bu bölümler ile 3. bölümün sonunda bir alt bölüm olarak yer vereceğimiz ÖO sürecinin genel değerlendirmesini kaleme almaya vakit ve fırsat bulamadık. Şimdi sizlere gönderdiğimiz bölümler ise, bunların arkasından gelecek 3, 4 ve 5. bölümler olarak planlandı. 3. bölümün sonunda yer vermeye çalıştığımız ÖO sürecinin değerlendirilmesi başta olmak üzere bütünü ortaya çıktıktan sonra hepsini, gönderdiğimiz bölümlere ilişkin sizlerden gelecek değerlendirme ve eleştirileri beklerken tekrar elden geçirip yoğurma düşüncesindeyiz. Tabii bu bölümlerin herbirini kaleme alırken, bazı konulardaki bilgilerimizin ‘zaman tünelinde’ kalmış olması ve sizlerle daha canlı bir iletişim içerisinde olamamanın sıkıntılarını fazlasıyla yaşadık. Taslaklara ilişkin söyleyeceğimiz son şey, bölümlerin ve rap’un bütününün TDH’de alışılageldiği haliyle olay ve olgu anlatımına dayalı kronolojik bir tarihsel özetleme düşüncesinden kendimizi olabildiğince uzak tutmayı esas aldık. Dile getirdiğimiz bazı tespitler tartışmalı ve isabetsiz bulunabilir; özellikle bazı yönlerde şu an kendisine doğrudan ulaşma şansımızın olmadığı yoldaşla enine boyuna konuşup tartışamamış olmanın sıkıntısını fazlaca hissettik (hoş, sizlerle de tartışabilme imkanını doğru dürüst bulamadık ki!..). Hem bu nedenle hem de konuları gereksiz yere daha fazla yaymama düşüncesiyle olabildiğince ‘dengeli’ ve ‘ortalama’ bir hat tutturmaya çalıştık. Rap taslağı, diğer karar metinlerinden farklı olarak öncelikle KM düzeyinde tartışılıp ortaklaştırılması gereken bir metin olduğu için, bu bölümlerle ilgili olarak KM ve KÖM üyesi yol.ların dışındaki katılımcılara son hali verilmedikçe açılmamalı. Diğer karar tasarıları ise, sadece belirli bir organın değil bütün katılımcıların kolektif iradelerinin ürünü metinler olma özelliğini taşıdıkları için hem de zamandan tasarruf sağlamak amacıyla bunların tartışılması, öneri ve değerlendirmelerin toplulaştırılması süreci hemen işletilmeye başlanabilir. Zaten bu konuda yeteri kadar gecikmiş durumdayız; üstelik iletişim hızımız da ortada, onun için karşılıklı olarak iletilen metinlere dair görüş ve önerilerin belirlenmesi süreci, EN ÖNCELİKLİ İŞ olarak ele alınıp yürütülmeli.
Yöntem konusunda baştan beri gönlümüzden geçen “hiç olmazsa ara bir formül” olarak düşündüğümüz oradaki eğilimleri, önerileri ve ruh halini dolaysız yansıtacak bir temsil heyetinin geçici süreliğine bu taraflara alınması işini çözebilecek gibi görünmüyoruz. Bu durumda geriye, “tele yöntem” yani karşılıklı yazılı iletişim kalıyor. Sizlerin koşullarını da dikkate alarak, hem bizim şimdi ilettiklerimiz üzerine oranın görüşlerini almak hem de eğer elimize geçecek olursa sizlerden gelmiş olabilecekler üzerine buranın görüşlerini iletmek üzere önümüzdeki ayın ilk günlerinde yeni bir kurye daha göndermeyi planlıyoruz. Onun için hazırlıklarınızı buna göre yapın. Karşılıklı görüş ve eğilimler belli olduktan sonra, kısa zamanda sonuca gitme imkanımız belirecek olursa, önümüzdeki ayın sonlarına doğru yapılacak görüş teatilerinin ardından bu süreci noktalayabiliriz. Yani her halükarda, önümüzdeki ayın sonlarında yeni bir kurye daha göndeririz.
Orada siz nasıl bir bileşim belirlediniz henüz bilmiyoruz. Ama daha önce de ilettiğimiz gibi, bu konuda fazla tutucu ve darlaştırıcı olmamak gerekir görüşündeyiz. Güvenilirlik ve güvenlik bakımından sürece katmakta mahzur olmayan temel güç ve kadroların olabildiğince geniş bir katılımını hedeflemeliyiz. Bu açıdan nasıl bir bileşimi belirlediğinize dair somut bilgileri gönderdiğiniz iletide umarız bulabiliriz. Daha önce buradan sadece YDK’nın yeterli olacağı görüşünde olduğumuzu belirtmiştik; fakat hem YDK üyelerinin gitgide daha yakından görme imkanına kavuştuğumuz performans ve pratiklerine bakarak hem de bunun dışında, bizzat kendilerinin örgütü sahiplenme ve örgüt adamı olarak duruşlarındaki netliğe bakarak, bizim arkamızdan buralara gelen iki yoldaşın da bu bileşimi katılmalarının doğru ve yerinde olacağını düşünüyoruz. Sizlerin bu konudaki görüş ve değerlendirmelerini de acilen bekliyoruz.
III-) Buralarda şu anki durum ileriye dönük zorlanma ve gelişmelerle aslolarak devrimci enerji zayıflaması nedeniyle eski çevreci tarz ve alışkanlıklarda ısrarların iç içe geçtiği bir ‘geciş dönemi’ özelliği sergiliyor. Oralarda da olduğu gibi asıl sorun, eskilerin darlıkları ve yorgunluklarında, yani tepede. Bugüne dek rutinleşmiş olanın birazcık dışına çıkıp az çok anlamlı bir şeyler yapma çabaları, daha ilk anda bu duvara çarpıyor. Bunun beraberinde getirdiği en yıpratıcı sonuç ise, bu yeni yönelim ve çabaların başında ve arkasında durma zorunluluğunun çok fazla zaman ve mesai gerektirmesi. Fakat bu adımları dahi bir an önce atmayacak/atamayacak olursak, durduğumuz yerde “çürüme” de kaçınılmaz. Onun için belli bir çark ilk hızını alana kadar bu tutum ve iradeyi gevşetmemenin her şeyden daha öncelikli ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabii bu yine basitçe bir “pratiğe dalma” hevesi vb. şeklinde yorumlanmasın. Derginin beslenebilmesi de, bizleri de şimdiden burada boğmaya başlayan mali sorunların çözümü de, doku yenilenmesi için şart olan az çok tutunulabilecek yeni güçlerin kazanılıp ortaya çıkarılabilmesi de, vb. vb. buna bağlı. Yoksa, işler eskisi gibi de gitmez ve gitmiyor zaten; çok uzak olmayan bir gelecekte her yönüyle tam bir iflas bayrağı çekmek bir yerde kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkacak. Eskilerin darlığı, 20 yıl öncesinde kalmış nostaljileri, sergiledikleri ruhsal yorgunluk kelimenin tam anlamıyla gerçekten ürkütücü boyutlarda. Aşırı yüklenmeden kaçınarak, heveslendirip ikna temelinde dönüştürmeye çalışarak, tatlılığa öncelik veren tatlı-sert yöntemlerle ileriye çekmeye çabalıyoruz ama… aması var işte. Yine de umutsuz değil, tersine umutluyuz. Öncelikle ve özellikle şu gettolaşmayı, uluslararası süreç ve gelişmelerden kopukluğu ve sosyalizmi neredeyse unutmuş çok sınırlı devrimcilik anlayışını bir yerlerden bir biçimde olsun kırabilirsek her yönüyle sıçramalı bir gelişme ve yeni olanaklar önümüzde uzanıyor. Buralar bu yönleriyle tam bir imkan denizi, fakat bu deniz resmen kurutulmuş. Para konusunda bile kaçırılan fırsatlara yanmaktan vazgeçtik, asgari ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir düzeyin dahi çok gerisine düşmüşüz. İşin kötüsü, nereye elini atsan elinde kalıyor. Sizlerin bu konudaki bunalımına son aylarda çare değilse bile, yatıştırıcı dahi olamayışımızın nedeni bu. Üzerinde durduğumuz 2-3 imkan var; ama en iyimser haliyle bile bunlardan sonuç alabilmek birkaç ay gerektiriyor. Tabii, başlangıçta bize çizilen pembe tabloların altından yine yeni grilikler çıkmazsa…
Esasında Ekim sonu itibariyle sizlere YDK’nın genel rap’u ile ÜK rap’larını göndermemiz gerekiyordu. ÜK’lardan gelmesi gerekenler geldi ama, sağolsun YDK’mız böyle bir sorunu sorun etmediği için kendine düşeni henüz hazırlamadı. Bu ay sonlarında alabileceğimizi düşünüyoruz. Genel durumu o zaman oradan da görebilirsiniz.
Buradaki gazeteyi öyle fantezi olsun vb. düşüncesiyle değil, 2-3 pörsümüş ilişkinin sınırları içinde dönenip durulmaktan çıkılsın diye çıkarıyoruz. Yani, kitleleri örgütlemeden de önce -tabii ki bir amacı da bu- kendi güçlerimizi bu açılıma da zorlayacak ve öncelikle onları az çok anlamlı işlere seferber edebilmek için “kendimize dönük” çıkarıyoruz. Seçki’nin ilk sayısı da elinize geçmiş olmalı. Ocak’ta bu kez tasfiyeciliğe karşı yazıların toplandığı 2. sayıyı çıkarma hazırlığındayız. Bu araç da, bizi özellikle eylemlerden tanıyan yabancı güçlerin “kardeşim siz kimsiniz, neyi savunuyorsunuz?” sorularına yanıt verebilmek için gerekliydi. Çünkü güçlerimiz içinde doğru dürüst dil bilen, ilaç için bir kişi bile yok.
İnternet sitesi ise, bütün detaylı planlama ve uyarılarımıza rağmen bu işin örgütlenme ve koordinasyonu sorumluluğunu verdiğimiz YDK üyesinin kendine özgü “rahatlığı” ve “genişliği” nedeniyle istediğimiz gibi olmadı. İçerdiği boşluklar ve bizim de görünce haberdar olduğumuz gaflar nedeniyle, kaldıralım dediğimiz taşı ilk anda ayağımıza düşürdüğümüz bir görüntü çıktı ortaya. Ama bu boşlukları hızla gidererek onu işlevli ve etkin hale getirebileceğimizi ve getirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bu arada, Hacı Baba’nın hemen ardından, MYO’yu da onun üzerinden yayınlamaya başlamak üzere şimdiden hazırlanmalıyız. Orası, bize dair hem siyasal yönlendirme hem bilgi ve başvuru kaynağı, hem de ihtiyacı olan herkesin kolayca ulaşabileceği el altında bir arşiv özelliğini kazanmalı. Dil ve teknik deneyim bakımından da bir ‘hazırlık okulu’ haline getirebilirsek, oradan ve buradan oluşturacağımız ekipler aracılığıyla, önümüzdeki sonbahara doğru bianet, sendika.org, antimai.org, vb. türü bir internet gazeteciliğini hedeflememiz gerektiğini düşünüyoruz. İnternet sitesindeki boşlukları hızla doldurabilmemiz için, elinizde bulunan doküman, bilgi, belge, görsel malzeme, vb.’lerini bize bir an önce ulaştırmanızı bir kez daha hatırlatıyoruz.
IV-) Buraya transfer edilmesi gereken yol.larla ilgili olarak, sizden olabildiğince farklılaştırılmış (makyaj, vb.) fotoğraflarını bir an önce göndermenizi istemiştik. Ancak bunlar da gelmedi. Son durumlarını ve sizlerin nihai değerlendirmelerini bilmemekle birlikte, öncelikle ve acil olarak (…)nin iki değişik tipte 4’er fotoğrafını, BU KURYEYLE MUTLAKA göndermenizi istiyoruz. Bu işlerin organizasyonunda zaten yeteri kadar beceriksizlik ve hantallık sergileniyor burada. Kağıt üzerinde güya bir sürü bağlantı var ama iş icraata gelince, sürekli denetim ve ısrarlı kovalamalarımıza rağmen, sonuç almak ayları bulabiliyor. Bunun üzerine bir de sizden istediklerimiz gecikince, gavur ölüsü gibi ortada kalıyor bu işler. Burada özellikle, YD çalışmasının belkemiğini oluşturması gereken (…)’de (Almanya-nba) ‘belimiz kırık’. İmkan ve potansiyellerinin genişliğini düşününce buranın acil olarak ayağa kaldırılması gerekiyor. Bunun için de, kimi zaaf ve olası gerilemelerine rağmen (ortamın farklılaşması ve yakın ilgi/yönlendirme ilişkisi içinde bunları giderebileceğimizi umut ediyoruz) ör. kültürü almış bir-iki deneyimli kadro bu yüzden şart. Oralarda fazla işlevli olamayan güçleri bu ihtiyacı da gözönünde bulundurarak buralara kaydırmak bu yönüyle de akılcı olacaktır. Hatta kimilerini 6 ay 1 sene kadar buralarda değerlendirip tekrar güç kazanmalarını sağladıktan sonra geri göndermek bile mümkün olabilir. Bütün bunları dikkate alarak, bu konuda tutucu olmamak ve biçimci kaygılara kapılmamak gerekir. Bu konuda yeri gelmişken bir hatırlatmada daha bulunalım: Bizimle ilişki kurmadan yakın komşulara apartopar çıkış olmasın. Oralardan adam almak hem masraf hem de risk bakımından ülkeden almaktan daha zor ve zahmetli.
Bu arada, (…)ler kendi kafalarından (…)’e gelmişler. Bizimle bağlantı kurdular, fakat 2 ayı aşkın bir süredir bu taraflara almayı beceremedik. Üstelik, mecbur kalıp başvuruda bulunma zorunluluğu ve başka aksiliklerle de karşılaştılar. Yazışmalar sırasında edindiğimiz izlenime göre, ruh halleri ve iş yapma arzuları yerinde. Getirmeyi başarabilirsek, çok da işimize yarayacaklarını düşünüyoruz. Daha önce gelen biriyle sözlü olarak, “gelecek olurlarsa fazla yüz vermeyin” anlamında bir mesaj göndermiştiniz. Size yaşattıkları hayal kırıklığı dışında, ilişkilerde nasıl bir seyir izlendiğini bilemediğimiz için doğrusu hem anlayamadık hem de üzüldük. Bu konuda da bize düşünce ve önerilerinizi bir an önce iletmelisiniz. Ayrıca, onların hukuki durumunu ve özellikle ‘gazeteci’ geçmişlerini kanıtlayan her türlü belge, bilgi, başka yayın organlarında çıkmış haber, fotoğraf, vb.’lerini bize acilen iletmelisiniz. İnsanların başına bir kaza gelmemesi için bu çok önemli ve acil. Kendi imkanlarıyla ulaşıp temin edemiyorlarmış.
Bu notta yazacaklarımız bu kadar. Raporun düşündüğümüz 1. ve 2. bölümleri ile ÖO bölümünü ve eğer elimize geçecek olursa sizden gelenlere ilişkin görüşlerimizi, daha önce de söylediğimiz gibi en geç bu ayın sonlarında ya da Aralık’ın hemen başında göndeririz. Siz de bize iletmek istediklerinizi, bunu dikkate alarak zamanında hazırlamalısınız. Ayrıca, kuantumun durumu başta olmak üzere bütün mahkemelerin seyri, dışardakilerin hukuki durumlarındaki gelişmeler, ÖO’cu yol.ların sağlık durumlarındaki gelişmeler vb. konularında bizleri bilgilendirmeyi ihmal etmemenizi istiyoruz. Çalışmalarınızda başarı dileklerimizle bütün yol.ları büyük bir sevgi ve özlemle kucaklıyoruz. 5 Kasım 2003
*****
AĞUSTOS 2004
Merhaba,
25 Temmuz tarihli yazınız üzerine ilk ve en genel değerlendirme kapsamındaki görüşlerimiz aşağıdadır. Önceden planlanmış çalışma takvimi ve iş yoğunluğunun yanı sıra, yazınızın geç açılabilmesi nedeniyle bu düşünceler hızlı yapılmış bir ön okumanın ilk reaksiyonları olarak görülmelidir.
İlgi yazınızda ifade edilen görüş ve değerlendirmelerin bazılarına veya bazı ilişkilendirmelere bütünüyle katılmamız mümkün ve söz konusu değilse de, büyük çoğunluğuna ve hepsinden önemlisi, yazının ruhunda gördüğümüz palyatif olmayan samimi çözüm arayışına bütünüyle katıldığımızı belirtmeliyiz. Farklı görüş ve değerlendirmeler, bu ruh ve içtenliğin olduğu zeminde bizce daha kolay giderilebilir; giderilemediği durumlarda bile tartışma ve ikna mekanizmaları bir süreç olarak işlemeye devam ederken, bir taraftan da şirketin genel faaliyetlerinin gereken hız ve kararlılıkla yürümesinin önünde kanımızca bir engel oluşturmaz.
Bu noktada, ifade edilen görüşlerin büyük çoğunluğunu paylaşmanın ötesinde ve bundan da önce, belirsizliğe girmiş bir sürecin önünün açılması, bunun zemininin nihayet yaratılmış olması bizim için ayrıca başlı başına bir sevinç kaynağıdır.
Genele dair yaklaşımımızın özünü özetleyen bu girizgahtan sonra, ilk etapta dikkatlerinizi çekmek istediğimiz ana noktalara gelecek olursak:
- Şirketin bugünkü durumu ve bugünkü duruma geliş nedenleri konusunda çoğu isabetli değerlendirmeler yapılmış olmakla birlikte, bunlar her şeyden önce sanki esas olarak 3. Genel Kurul sonrasına ilişkinmiş gibi ‘dar bir tarihsel kesit’le sınırlı -adeta buna indirgeyen- bir yaklaşımla kaleme alınmıştır. Oysaki sorun, daha derin tarihsel köklere sahip ve bir yerde yapısallaşmış nedenlerden kaynaklıdır. Her şey bir yana, 3 öncesinde de şirket tarihinin değişik dönemlerinde irili ufaklı ama adeta periyodikleşmiş krizlere sürüklenmemizin nedenleri nelerdir? Bizzat 3’ün kendisi ve ona öngelen süreç neyin sonucudur? Sadece böyle bir iki soru bile, sorunu, belirli bir kesitte yoğunlaşmış ya da bir dönemin kendine özgü şekillenmesinde daha baskın rol oynamış, vb. vb. etkenlere bağlamanın yetersizliğini ve zayıflığını gösterir. Katılınır ya da katılınmaz, o ayrı bir konu belki ama, daha önceki genel kurul rapor taslağında ifade edilmeye çalışılan “erk (iktidar-nba) iddiasının zayıflığı” işte bu nitelikte etkenlerden biridir. Örneğin bu etkenin bir dizi sonucunu şirket tarihi boyunca bulmak ve izlemek mümkündür. Tabii sorun salt bununla sınırlı değildir; burada sadece bir örnekle yetinilmektedir. Sizlerin de işaret ettiği “iktisat şuurunun zayıflığı” ya da “kurumlaşma ve yönetmelik diliyle konuşma zayıflığı” vb. vb. etkenlerin hepsinin bile temelinde, bir biçimde bu ve bununla birleşik yapısallaşmış tarihsel etkenlerin rolü vardır; onun için dikkatler şu an görünenin sadece bir veya birkaç adım altına inmekle yetinmeyip daha derinlere inmeye yönelmelidir. Öte yandan bu tabii ki öyle hemen bir çırpıda sonuca gidilebilecek bir süreç değildir. Bundan dolayı da, önümüzdeki Sempozyum (Konferans-nba), bu sürecin ilk çıkış noktalarının belirlenmesinin yanı sıra, takvimsel planlanmasının da yapıldığı güçlü bir başlangıç adımı işlevini görmeyi esas almalıdır. Bir başka anlatımla, Sempozyumun kendisi bu konuda bir derinleşmeye tabi kılınmamalı, bu ya da zaman gerektiren bir başka ihtiyacın çözümlenmesi koşuluna bağlanarak daha fazla geciktirilmesine meydan verilmemelidir.
- Bu temel zayıflık (yani her şeyin adeta ya da esas olarak “3’ün sindirilememesi, çözümlemelerinin derinleştirilmemesi”ne bağlanması) dışında, 3 süreci ve sonrasına ilişkin kimi konulardaki ilişkilendirmeleri de isabetli bulmadığımızı belirtmeliyiz. Örneğin “tipitip sonrası(F tipi saldırısı ve ÖO süreci-nba) planlanmadı”, “bir B planımız yoktu” gibi tespitler bunlardan sadece biridir. Bütün tahmin ve tasavvurları aşan uzunluktaki bir sürecin arkasının planlanmasından ne anlaşıldığı ve ne beklendiğini anlamak doğrusu güçtür. Böyle bir beklenti, şirket yönetimi açısından öngörülü davranma vs.yi de aşan, düpedüz bir kehanet beklentisi demektir. Dolayısıyla, yine ‘yukarıdan’ ve ‘bir yerlerden’ bekleme mantığının değişik bir tezahürü olarak karşımıza çıkan bu idealist düşünce, bize göre aynı zamanda, üzerinde konuştuğumuz metni kaleme alan idare müdürlerinin de içinde bulundukları kurumun (MÖK-nba) bu konuda oynaması gereken rolü oynayamayışının ve bundan kaynaklanan sonuçların görülmesinin önünde de bir perde oluşturur. İdare Müdürlerinin toplam olarak -yani İdare Müdürleri meclisi olarak- asgari bir performansın dahi gerilerine, üstelik tipitip sürecinin çok öncesinden başlayarak düşmüş olmasının süreç üzerindeki etki ve sonuçları, bu durumda dışsallaştırılmış olmaktadır. Bu dışsallaştırmayı son 3 yıla ilişkin ve kimi sürecin daha sonraki gelişimi üzerinde de belirleyici rol oynayan başka konularda da (örneğin, sadece basit bir iletişim sorunu olmayan CEO’lar arası iletişim konusunda sergilenen akıl almaz ihmal ve umursamazlık ya da yayın konusunda önceden belirlenmiş olanın bir çırpıda farklılaştırılması gibi konulardaki sorumluluk…) görmekteyiz.Bunlar, organize ve kişisel sorumlulukların dışında, asıl olarak “Neden bu hale geldik?” kapsamında irdelenmesi gereken yapısallaşmış kimi özelliklerin daha bütünlüklü ve isabetli görülebilmesi için çıkış noktası oluşturmaları yönüyle önemlidirler ve üzerlerinde durmamızın nedeni de budur.
- Daha önceki Genel Kurul taslaklarına yönelik en önemli ve en haklı bulduğumuz “yetersizlik” eleştirilerinin başında, “Peki buradan çıkış için somut hedef, yönelim ve adım olarak ne yapılacağının yanıtı yok” itirazı gelmekteydi. Ancak görebildiğimiz kadarıyla iletilen yazı da aynı zayıflıkla maluldür. Maddeler halinde ifade edilen ‘dilek ve temenniler’in büyük çoğunluğu, Genel Kurul’un konusu olmaktan daha çok, onun çizeceği hat doğrultusunda idare kurulunun zaten yapacağı ve yapması gereken uygulamalar kapsamındaki tedbirlerdir. Örneğin, “vizyon sorunu”, “bütünsellik”, “uzun vadeli şuur”, “bilim-teknik”, “vasıflandırma” ya da “değişim mühendisliği yöntemlerinin de kullanıldığı reorg(anizasyon)” gibi öneriler, artık zaten söylenmekle de kalınmayıp bugüne kadar, hayata geçirilmiş olması gereken pratik adım sorunlarıdır (Zaten idare müdürlerine en büyük sitemlerimizden biri de buna ilişkindir. Yazmaya ya da konuşmaya geldiği zaman çok iyi söylenip üzerinde ısrarla durulan konularda dahi, en temel ilke ve gerekler akıl almaz bir biçimde bir kenara bırakılmış, bunları bugüne dek uygulayıp yetkinleştirmek şurada dursun, ‘cumartesi toplantıları’ gibi başlamış olan ve “Çok önemli, mutlaka sürdürülmeli” dediklerimiz bile bir süre sonra nedense terkedilmiştir. Örneğin, sizlerin “kurumsallaşma” başlığı altında önerdiklerinizin büyük çoğunluğu burada bir buçuk yıldır zaten uygulanmaktadır). Tek başına bunlar bir hedef ve hedeflendirme işlevini yerine getirmezler. Elbette bu madde elbirliğiyle geliştirilip güçlendirilebilir; burada sadece “hedeflendirme – hat çizme” görevinin bu sınırlar içerisinde kalınmayarak düşünülmesine işaret etmeye çalışıyoruz.
Bu bölümde dile getirilen “kalorifer ve kapıcı dairesi” (yeraltı-nba) sorununa daha derinlemesine ve daha farklı bir perspektifle yaklaşılması (sorunu dar bir biçim/biçimler sorununa indirgemeden, asıl işlevin doğru tanımı ve işlevsellik ölçütü temelinde bir yaklaşım getirilmesi) görüşünde olduğumuz için bu ve buna benzer konulara şimdilik hiç girmiyoruz. Keza, başka şeylerin yanı sıra, “İdare Müdürlüğü’nün kaldırılıp CEO’lar içine dahil edilmesi” gibi önerileri halihazırda biz de kafamızda tartışıyoruz. Hangisinin doğru olacağına henüz karar verebilmiş değiliz. Ancak bunlar nispeten kolay çözümlenebilecek sorunlar olduğu için şu aşamada çok önemli görmüyoruz.
SONUÇ YERİNE
Görüşlerinizi nihayet ve yazılı olarak öğrenmiş olmak, dediğimiz gibi ilerletici bir adım oldu. Daha önceden “geri çektiğimizi” belirttiğimiz taslağın yeniden ve genişletilerek yazımı sırasında bunlardan da büyük ölçüde yararlanma imkanını bizlere sunmuş oldunuz. Gerek bu metni gerekse daha önce iletilmiş olanları, yeni taslağın hazırlanması sırasında elbette göz önünde bulunduracağız. Bunu aynı zamanda kolektif akıl ve katılımın bir gereği olarak görüyoruz. Ama tabii bu, her görüşü aynı ölçüde benimsediğimiz ve paylaştığımız anlamına gelmiyor.
Söz buradan açılmışken, ortaya çıkan ve bilgi sahibi olduğumuz yaklaşım ve eğilimlerin ışığında yeni taslağı iki ana bölüm olarak düşünüyoruz.
Birinci bölümde “Bugün ne haldeyiz ve bu duruma neden geldik?” sorusunun yanıtlarını vermeye çalışacağız. İkinci bölüm ise, “O halde bu durumdan çıkmak için hangi alanda neleri nasıl yapmak gerekiyor?” sorusunun yanıtını vermeye çalışacak. Her ikisinin içeriklendirilmesini kafanızda canlandırabileceğinizi düşünüyoruz. Örneğin, birinci bölüm esas olarak daha önceki taslağın biraz daha genişletilmiş ve bazı konularda daha dolaysız ve doğrudan konuşulan bir hali olacak. Bu anlamda, sizin şu son yazdıklarınızla da epey örtüşecek.
Obez sürecini ise(ÖO Direnişi-nba) -o konuda sergilenen yaklaşımları da dikkate almakla birlikte- rap’ın dışında ayrı ve bağımsız bir madde olarak ele almanın -ama mutlaka genel kurul iradesi haline getirmenin- daha uygun olacağını düşünüyoruz. Yalnız, konunun içeriği ve ele alınışına ilişkin olarak sizin işaret ettiğiniz kimi noktaların altını belki biraz daha kalınca çizmek mümkün görünmekle birlikte, özellikle daha önce iletilen bir yaklaşımda önerildiği gibi “yoğunlaştırılmış daha özlü ve konsantre bir anlatımının” nasıl olacağını kafamızda canlandırabilmiş değiliz. Bizzat işin içinde yer alan hissedarlar (Konferans delegeleri-nba) çoğunluğunun dahi sürecin arka planında neler olup bittiğini bilmediği bir sürecin değerlendirilmesi sırasında önce bu gerçekler ve tarihsel akış anlatılmadan neyi ne kadar kısaltıp konsantre etmek mümkün olabilir? Öte yandan, özellikle şirketimizin konumu açısından bakıldığında akışın kendisinin anlatılması zaten başlı başına yorum gerektirmeyecek kadar açık ve etkili bir değerlendirmeden başka nedir? Bu konuda şimdilik küçük bir dipnot olarak şunu da belirtelim ki, bu bölümdeki “dil”e ilişkin eleştiri ve uyarıları anlamakta güçlük çekiyoruz. Bunun, jübilesini bu kadar ağır bir bedel karşılığı yapan “ömrünü tamamlamış bir tarz”a duyulan bilinçli bir öfkenin yansıması olduğunu göremeyip bir “huy” ya da “polemik tarzı” olarak algılanışını, doğrusu şu “ömrünü tamamlamış tarz”ın kavranışındaki zayıflığın bir ifadesi olarak görüyoruz.
Bir “ön düşünceler” kapsamında belirttiğimiz bu ilk yaklaşımımızın arkasını artık yazınızın ayrıntılı bir değerlendirmesini yaparak değil, sözünü ettiğimiz taslağın kendisiyle verme niyetindeyiz. Bu hem zamandan hem de emekten tasarruf sağlayacaktır. Dolayısıyla sizlerin de anlayışla karşılayacağınıza güveniyoruz. Bu arada hala farklı değerlendirme konusu olan noktalardaki görüş alışverişimizi yine sürdürmeliyiz; zaten yeni taslağın nihai şekillenişi sadece sizlerin değil bütün ilgililerin (delegelerin-nba) uyarı, öneri ve eleştirileri temelinde gerçekleşecektir. Ne demiş atalarımız; “Bariha-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar”.
Selam ve sevgilerimizle…
4 Ağustos 2004
ZORUNLU EK
- Yukarıdaki ön düşünceler, girişinde de ifade ettiğimiz gibi elimize zaten Temmuz sonunda geçen, bizden kaynaklanmayan nedenlerle de geç açabildiğimiz, ancak hızlı bir ön okuma fırsatını bulabildiğimiz bir mektuba cevaben ilk ağızda işaret etmeyi gerekli ve yararlı gördüğümüz temel noktalara değinmeyle sınırlıdır. Ayrıntılara girilmemiştir. Ancak bu metnin, şirket içi eli kulağında bir seminerde değerlendirme konusu/ekseni yapılma olasılığının bulunduğu bilgisi bizlere daha sonra ulaşmıştır. Daha önce ilettiğimiz yazı ve önerilere aylarca yanıt alamamanın sıkıntı ve sancılarını yaşarken, şimdi ise bu denli acul hareket edilmesinin asıl olarak yeni ve gereksiz kafa karışıklıkları ve tartışmalar doğurmasından belli bir kaygı duyduğumuz bilinmelidir.
- Bu seminer bilgisini öğrendiğimiz yazışmada teati edilen görüşleri göz önünde bulundurarak bir noktanın altını kalınca çizme gereği duyuyoruz: Şirketimizin bugünkü duruma gelişinde 3. Genel Kurul sürecinin yeteri kadar özümsenip sindirilememesinin de payı bulunduğu görüşünü bizler de taşıyoruz. Ancak, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, her şeyi buna bağlayan ve bu kesite indirgeyen bir yaklaşım içinde de değiliz.
Zaten kaotik bir seyir izleyen o sürecin daha sonra daha soğukkanlı, derinlemesine ve kolektif bir çözümlemesinin yapılmamış olması, gerçekten de bir sürü sorunun köküne inmemizi engellemek ve geciktirmekle kalmamış; çözdüğü sorunların yanı sıra bir dizi yeni sorunun, düşünsel ve ruhsal olumsuz birikimin bugüne kadar sürmesine de zemin oluşturmuştur. Bu birikimler bugün karşımıza değişik biçimler altında çıkmaya devam etmektedir. Bu yönüyle herkesin kendi 3 algılamasını kendinde yaşattığı bu ‘kişisel resmi tarih’ yorumlarına olabildiğince bir son vererek kolektif aklın, insafın ve vicdanın ürünü bir değerlendirme yapılmak zorundadır. Hepsinden önemlisi, benzer etkenlerin benzer süreçlere bir kez daha yol açmasının önünü sağlıklı bir biçimde alabilmek için, bu dönemin değerlendirilmesinin üzerinden bir kez daha atlanmamalıdır.
Ancak, bunu başka yönlerden elimizi çabuk tutmamız gereken 4’ü geciktirecek bir etken haline getirmek kadar, hala tam giderilememiş sağlıksız iletişim koşullarında dar bir zamana sıkıştırarak çözmeye çalışmak da hem doğru hem de sağlıklı olmayacaktır. Kimse bunu, bir şeylerin üzerini kapatma çabası olarak yorumlamaya kalkışmamalıdır. Öte yandan, son günlerde okuma fırsatını bulduğumuz Asım Bey’e mektup da içinde olmak üzere, bugün gündemimizde asıl çözüm bekleyen sorunların tartışılması sırasında neredeyse her şeyi getirip o dönemin kişisel algılamalarına dayalı tezlere bağlayan tutumlardan da olabildiğince uzak durulmalıdır. Çünkü bunlar, “cevap versen bir türlü, vermesen başka türlü” çelişkisini yaratmakta ve yaşatmaktadır. Örneğin, “Hzp’lerin (’95 hizipçileri-nba) gönderilmesiyle bütün sorunların çözüldüğü” yanılsaması bir yönüyle yaygın bir yanılsama olarak karşımıza çıkmıştır ama; daha sürecin başından itibaren ve özellikle sonlarına doğru bunun çok tehlikeli ve yanıltıcı bir yanılsama olduğuna dair ısrarlı uyarı ve vurgulamalarda bulunanlar da olmuştur. Keza, idare kurulu seçimlerinin genel kuruldan 1.5 yıl sonra sonuçlanmasının nedenlerini bugün hala tutup olmayan bir “güç mücadelesi”ne bağlamak, yüzeysel bile sayılamayacak olan tamamen farazi bir fantezi olmanın ötesinde asıl bugünlere gelmemizin nedenini “yönetmeliğin diliyle ve kurallarla konuşmamaya” bağlayan temel bir tezin kendisiyle çelişkilidir. Kısacası her şeyi 3’e bağlayıp bugün o süreci apar topar yeniden tartışmaya açmak -bize göre-, asıl olarak bir iç boşaltma seansının ötesinde çok fazla geliştirici sonuç doğurmaz. Yaratacağı yeni ve kısır tartışmalar da sadece zaman ve enerji kaybına neden olur. Ama tekrar edelim, bu, o dönemde de kendini kendine özgü biçimlerde dışa vuran yapısal-tarihsel zaaflarımızın üzerinden atlanması anlamına gelmez, bu şekilde okunmamalıdır.
Selam ve sevgilerimizle…
6 Ağustos 2004
*****
Haziran 2005
Y.lar,
I) Beklediğiniz rapor taslağını nihayet gönderiyoruz. Gerçi “nihayet” diyoruz ama; bu gelen partide yazmayı düşündüklerimizin tamamı yok. Bu başlıca iki nedenden kaynaklandı: Birincisi, artık resmen “gına” geldi. İki seneyi aşkın bir süredir sayısız kez konuşulan, tartışılan şeyleri kağıda dökmek açıkçası bir yorgunluk, bıkkınlık ve kaçış eğilimi yaratmış durumda. Tabii bunda başka bir dizi etkenin yarattığı baskılanmanın da payı oldukça fazla. Bu kapsamdaki nedenlerden biri zaten bu uzama ve yarımlığın ikinci nedenini oluşturuyor. İkinci bölümün giriş kısmındaki özetlemeden de görebileceğiniz üzere, özellikle sınıf çalışması, gençlik çalışması ve yurtdışı çalışması, vd. konular ile “Program sorunu”nun içeriğine dair kimi konulara girip girmeme -daha doğrusu bu rap.da onlara hangi sınırlar içinde girmek gerektiği- noktasında bir tereddüt ve belirsizlik yaşıyorum. Esasında bütün bu yazma süreci sırasında çok sık yaşadım bu gerilimi. Biraz mecburiyetten biraz da koşulların denk düşmemesi nedeniyle pek sağlıklı bir yöntem izleyemedik bu taslağın hazırlanma sürecinde. Hatta, seçtiğimiz yöntemin ne kadar doğru olduğu konusunda bile sık sık tartışma yaşadım kendi içimde. Keşke daha farklı bir yöntem belirlemiş olsaydık… Değişik görüş ve yaklaşımların sahibi y.larla tartışma ve görüş alışverişi imkanlarının olduğu koşullarda yazabilseydik, hem içerik bakımından daha doyurucu ve yetkin sonuçlara ulaşma imkanımız olurdu, hem de bu iş kesinlikle bu kadar uzamazdı. Her neyse, olan oldu artık…
Gelen taslağın değerlendirilmesi artık öncelikle sizlere bakıyor. Burada Angel’ler de maalesef henüz okuyamadılar. Onların hukuki süreçlerindeki gecikmeler nedeniyle bir araya gelme şartları oluşmadı bir türlü. Taslağın tamamlanmamış bölümleri dışında şimdi gönderdiğim bölümleri içinde de içime tam sinmeyen, anlatmak istediklerimi yeterince iyi ifade edemediğimi düşündüğüm bölümler var. Örneğin, birinci bölümdeki “Değişimi görememek” bölümü bunlardan biri. Orada önce bu değişimin hangi konu ve alanlarda ana çizgileri itibariyle neleri nasıl değiştirdiğini, bir bakıma önce “pozitif” bir anlatımla özetledikten sonra “Değişimi göremedik” eleştirisine geçmeyi kurgulamıştım; fakat istediğim mayayı tutturamadığım için o bölümleri çıkardım. Bunun gibi, içeriklendirme, tespit veya bazı nitelemelerin yerinde olup olmaması noktalarında da kendimle hala tartışmayı sürdürdüğüm bölümler var. Tabii, derli toplu bir giriş ve genel bir “cila çekme” ihtiyacının da farkındayım. Her an görüş alışverişi imkanına sahip olduğumuz y, bu konularda uyarı ve önerileriyle benim de kafamın açılmasına katkıda bulundu. Ama bizler biraz da üzerinde fazlaca konuşup çok sık tekrarlamak durumunda kaldığımız için olsa gerek, artık bir nevi bir koza içine sıkışmış olabiliriz. Bu anlamda sizlerin daha “dışardan” bakışı, bu temelde getireceğiniz öneri ve eleştiriler yol gösterici olacaktır. Özellikle de Sunuhi y.’ın (Fuat kastediliyor-nba) değerlendirme ve eleştirilerini daha fazla özel bir merakla bekleyeceğimizi sizler de tahmin edersiniz. Çünkü, sizlerin hemen hepinizle bir biçimde görüş alışverişinde bulunma imkanlarımız oldu bu güne kadar. Ama y.la hiç konuşamadık. Son mektuplarda ortaya çıkan yaklaşım farklılıkları ise bunun üzerine adeta tüy dikti…
Sizler bu gönderdiğimiz bölümler üzerine düşünür ve görüşlerinizi olgunlaştırırken, biz de burada eksik kalan kısımları (en geç 10-15 gün içinde) tamamlayıp sizlere iletmiş oluruz. Aslında bu arada o bölümlerin sınırlarını nereden nasıl çizmek gerektiğine dair bir görüş alışverişinde bulunma imkanı yaratacak olursak, bu şahsen işimi çok kolaylaştırır.
Bu girizgahın ardından sürecin bundan sonraki seyri ve yürütülüş biçimine dair yan yana olduğumuz y.la birlikte ortak görüş ve önerilerimizi başlıklar halinde bir kez daha belirtecek olursak:
- Taslak konusunda en üst iki organın (MK ve MÖK-nba) eski ve yeni bileşenlerinin ortak düşünce ve iradelerinin ortaya çıkması ve bu temelde delegasyona gidilmesi bir yönüyle zaten bu tür süreçlerdeki prosedürün gereğidir; gerçi diğer taraftan genel kurul düzlemleri esasında statü ve konum farklılıklarının ortadan kalktığı bir ‘eşitler zemini’dir ve böyle ele alınıp böyle işletilmelidir. Kendi adımıza, en azından bundan sonraki model anlayışımız itibariyle titiz ve ısrarlı olunması gerektiğine inanmakla ve bunu çok önemsemekle birlikte, sürecin özgünlüğü ve bilinen sancılı gelişim seyrinden dolayı bu seferlik taslağa dair önce sizlerle bir ön görüş alışverişinde bulunmanın bugün için daha yerinde olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla önce sizlerin (tabii burada da Angels’ların) değerlendirme ve önerileri ortaya çıktıktan sonra nasıl bir hat izleyeceğimize yine hep birlikte karar veririz.
- Taslağa dair görüş ve değerlendirmelerin dışında -her şey sadece bir rap’la bitmeyeceğine göre-, bizim bu süreci artık bir an önce sonuca götürebilmek için bir taraftan da ağırlıklı olarak bundan sonraki adımlarımıza yön verecek hedef, yönelim ve mentalite değişimini ortaya koyacağımız bir Sonuç Bildirgesi taslağını, yanı sıra değişik konularda kimi kısa karar taslaklarını şimdiden hazırlamaya girişmemiz yerinde olur. Bu kısa karar taslakları içerisinde bizce; 1- Tüzüğün ilgili maddelerinde a) Bütün organlarda sekreterlik kurumunun kaldırıldığını kısa gerekçesiyle birlikte, b) YD örgütlenmesinin “cephe gerisi” olarak tanımının (üyelik ve aday üyelik koşullarındaki farklılıklar saklı kalmak koşuluyla) kaldırılması yönünde bir değişiklik yapılması yer almalı. 2- Gelen eleştiriler temelinde yeniden elden geçirilmesi kaydıyla Sistem Dinamiği, Stratejik Bilinç ve Toplumsal İlişkiler Bütünü Olarak İnsan yazılarının “Temel Belgeler” kapsamına alındığını belirten bir tasarı olmalı ve örneğin 3- A. Yücel’e “Onur Üyeliği” verildiğine dair kısa bir karar tasarısı olmalı. Bunların dışında da önerilebilecek başka konular olabilir. Aynı şekilde ÖO sürecine dair değerlendirmemiz daha önceden iletilen eleştiriler doğrultusunda kimi küçük revizyonlardan geçirildikten sonra bizce “Konut iradesi ve kararı” haline getirilmelidir. ÖO değerlendirilmesini elden geçirilmesi, tüzük değişikliği, vb. konularında yapılmasını gerekli gördüklerimizi biz buradan zaten hallederiz; onlar fazla el tutmaz. Ancak bunlar içinde esas önemli olan Sonuç Bildirgesi Taslağı konusunda sizler orada, bizler de burada birer taslak metin çerçevesi hazırlığına girişmeliyiz. Daha sonra bunlar üzerinden çabucak bir sonuca gidebilmemiz mümkün ve kolay olur.
- Konutu gerçekleştirme yöntemi olarak: Özellikle Rap. Taslağı, SB’nin genel çerçevesi ve karar haline getirilmesi gereken diğer konularda, delegasyonun ve oradaki ve buradaki bileşenleriyle yapılacak bir seri toplantıların sonunda ortaya çıkacak genel irade ve eğilimleri birleştirmek üzere oradan buraya gelebilecek veya Sunuhi y. (Fuat-nba) gibi gelme koşullarını yaratmak için özel çaba harcayacağımız y.ları buraya alırız. Çıkan irade ve eğilimler doğrultusunda yerine getirilmesi gereken prosedürleri burada tamamlayıp her şeye son halini verdikten sonra orada ve burada genel iradeye son hallerini tekrar sunarız ve sonra da bu işi noktalamış oluruz. Bunun dışında ya da bunu tamamlayıcı nitelikte önerileriniz varsa, bunları da bir an önce iletin ki, gerekli altyapı hazırlıklarına girişebilelim.
- Bizce bu sürecin delegasyon bileşimi bir kez daha gözden geçirilerek mevcut durumumuza ve performanslara uygun hale getirilmeli. Daha açık ve somut ifade etmek gerekirse, özellikle oradan son dönemlerde ileri fırlayan ve ailenin geleceğinde de varolmaya devam edeceğine dair asgari bir güven oluşturan genç y.lardan mümkün olduğu kadar fazlası delegasyona dahil edilmelidir. Bu konuda biz üç temel ölçünün esas alınması görüşündeyiz:1) Tutucu bir güvenlik kaygısıyla alabildiğine daraltılmış bir bileşim yerine, asgari bir güven temelinde olabildiğince geniş bir katılım ve temsiliyetin sağlanması esas alınmalıdır. 2) Sadece bugüne kadar yapılan hizmetlere dayalı bir perspektifle hareket edilmeyip ailenin geleceğinde de yer almakta asgari bir kararlılık ve güven ölçütü esas alınmalıdır. 3) Özellikle genç ve gelecek vaadeden güçlerin katılımının sağlanmasını ve inisiyatifin önünün açılmasını özel bir biçimde önemsemekle birlikte, konut zeminleri başka platform ve zeminlerden farklı olarak “onore etme” veya “ödül”lendirme zemin ve araçları değildir. Bu yaklaşımdan hareketle, bize göre gerek dünkü hizmetleri boyutuyla gerekse gelecek açısından umut vaadeden yönleri itibariyle delegasyona dahil edilmesi akla gelebilecek güçlerde asgari bütünsel bir örgüt adamlığı ölçütü de gözden kaçırılmamalıdır. Alanı, güçleri ve son dönemlerdeki performansları yakından ve en iyi bilen oradaki yönetici organ olarak sizler olduğunuz için, bu ölçütler temelinde isimlendirmeyi aslolarak sizlere bırakıyoruz. Kendi adımıza biz burada Angels’lar ve YDK’nın diğer iki üyesinin -yani Ayvacı ve Cin- delege olmaları görüşündeyiz. İki temel ülkenin ÜK’larında yer alanları ise (toplam 6 kişi) söz hakkı olan ama oy hakkı olmayan kapsamında değerlendirilmelerinin doğru olacağını düşünüyoruz. KM çoğunluğu ve daha önceki KÖM ile bu konuda hemfikir olunduğu için uygulama böyle olageldi. Sadece, eskiden YDK’da olup da şimdi artık ailenin bile fiilen dışına düşmüş olanların bütün konum ve statülerine son verdik.
II) Buradaki genel durum, karşılaştığımız sorunlar, gelişmelerin yönü ve hedeflerimiz konusunda sizleri kurumsal temelde kapsamlı olarak bilgilendirecek materyaller bu postaya yetişmedi. Buranın en üst organının hazırladığı genel bir rapor dışında, buranın konutuna dair bütün yazılı sunumlar ve kaset çözümlemeleri ile durumu daha ayrıntılı görmenizi sağlayabilecek ÜK raporları, çeşitli konularda hazırlanmış araştırma raporları, vb. belgeleri transfer sorununda yaşadığımız problemler ve gecikme nedeniyle bir dahaki postada gönderebileceğiz (o posta dediğimiz gibi en geç 15-20 güne kadar gelir). Bu arada sizlerden de günlük rutin bilgi akışı dışında daha derli toplu ve daha kapsamlı ‘kurumsal’ bir bilgilendirme ve rapor beklediğimizi hatırlatmamıza gerek yok herhalde. Bazı mekanizmaların işleyişini artık karşılıklı uyarılara gerek kalmadan oturtmalıyız. Bu çerçevede bizim sizlere acil olarak ulaşmamız gereken durumlarda kullanılabilecek telefon ve haberleşme kanallarını kesinleştirip bize bir an önce iletmelisiniz.
III) Bu postada sizlere rap taslağının hazır olan bölümleri dışında; organ olarak hepinizi bilgilendirmek amacının yanında, özellikle de Sunuhi y.ın görme olanağını bulamamış olabileceği elimizin hemen altındaki bazı belgeleri gönderiyoruz.
Klasör 1: Rap taslağı
Klasör 2: YDK’nın daha önceki toplantılarından tutanak tutulmaya başlananların kısa tutanak özetleri (“Bilginin demokratikleştirilmesi” kapsamında bunlar YDK Konut Kararı’yla konut delegelerine de açıldı).
Klasör 3: YD Çalışmasının Esasları, Değişik konularda alınan kararlar, YD güçlerine iletilen bilgi notu (Bunlardan birincisi gelir gelmez koyduğumuz “anayasal” çerçeve, sonuncusu ise yine “bilginin demokratikleştirilmesi” kapsamında geçen sene başlatılan ama arkası getirilmeyen 3 aylık periyotlarla örgüt güçlerini bilgilendirme amaçlı açıklama örneği).
Klasör 4: YDK toplantılarına artık fiilen katılmadığımız konut sonrası süreçte yapılacak YDK toplantılarına ilettiğimiz yazılı yönlendirme notları.
Klasör 5: YD Konutunda 3 konuda “gerçekleri araştırma” kararı alınmıştı. Bunlardan mali durum ve imkanların kullanımı dışında diğer ikisi yapıldı ve ekteki raporlar konut delegelerine iletildi. Bilginiz olması için bu iki araştırma raporunu sizlere de gönderiyoruz.
Klasör 6: Genel konut sürecine ilişkin olarak bize iletilen (ve disketlerini açabildiğimiz) yazılar; bunun dışında çeşitli konularda bize iletilen yazılarla bizim bunlara verdiğimiz yanıtlar (bunlar asıl olarak Sunuhi y.ın bilgilenmesi içindir).
Klasör 7: ÖO sürecine dair daha önce yazılan genel değerlendirme (buna dair önerilen değişikliklerin işlenmediği ilk versiyonudur bu).
Yukarda söylediğimiz gibi, bunların dışında arşivden veya güncel rap olarak sizlere ileteceğimiz diğer belgeleri gelecek postada göndereceğiz.
1 Mayıs ve sonrası atılan adımların ve önümüzdeki yakın dönemde gerçekleştirilmesi düşünülenlerin heyecanı ve coşkusu, bir taraftan “Şimdi İstanbul’da olmak vardı anasını satayım…” şarkısını daha sık dilimize dolarken bir taraftan da “Sen oradan kıracaksın zincirleri kardeşim, bizler de buradan…” sorumluluğundaki büyümeyi bütün hücrelerimizde hissettiriyor. Bu “yaman çelişki” konutun bu yaz sürecinde artık şöyle veya böyle ama kesinlikle noktalanmasıyla bir nebze olsun yatışır umudundayız. Bu umut ve inançla hepinizi büyük bir özlem ve coşkuyla kucaklıyoruz… 4 Haziran 2005