Krize karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!
TİKB Yurtdışı 2. Konferansı gerçekleştirildi
Konferansımız örgütümüz tarihinde bir ilk olan 1. Kongre’nin arkasından, onun ideolojik, politik ve moral motivasyonunun itilimi zemininde hayat buldu. Ağır tasfiyecilik yıllarının ardından yeni bir program ve bir tüzükle çıkan TİKB, önüne koyduğu stratejik hedefler doğrultusunda Yurtdışı 2. Konferansı’nı topladı.
Konferansımız, 1. Konferans’tan bu yana geçen süreçteki siyasal ve örgütsel gelişmeleri, yd faaliyetinde yaşanan tıkanmaları, perspektif ve ölçü kaymalarını bölgeler, alanlar ve kesimler açısından değerlendirdi. Arada geçen yıllar içinde faaliyetin değişik cephelerinde anlamlı adımların atıldığı fakat bunların çoğunun arkasının getirilemediği temel tespitinde bulundu.
TİKB’nin yapısallaşmış zaaflarının başında gelen gelişmede sürekliliğin sağlanamaması olgusunun yurtdışı pratiğinde kendini bir kez daha tekrarladığı görüldü. Örgütün bütününde uzun yıllara yayılmış tasfiyecilikten beslenen yozlaşmış anlayış ve alışkanlıkların, yurtdışı ortamının çürütücü etkenleriyle de birleşerek şekilsizlik ve çevreciliğe süreklilik kazandıran bir işlev gördüğüne, kadrolarda ve mevcut çevre ilişkilerimizde bireycileşme ve çürüme etkenlerinin her geçen gün arttığına işaret etti.
Nesnel ortamın bu “çamurlaşmış” hali atılan her adımı ve girişimi bir biçimde engelleyen, gözden düşüren ve değersizleştiren bir rol oynamaktadır. Öte yandan bu kesinti ve sendelemeyi yaratan etkenler kapsamında, 4. Konferans sürecinde ortaya çıkan tasfiyeci hizipçi faaliyetin neden olduğu yıkım ve dağıtıcılığın rolünün altını çizdi.
Ne var ki, sorunun sadece buna ve dışımızdaki etkenlere bağlanamayacağını da vurguladı. Bu bağlamda, kendimizden kaynaklanan etkenler kapsamında özellikle yönetici organlarda yer alan kadrolardaki yorgunluk ve ufuk daralmasının üzerinde durdu. Tasfiyecilik döneminde serpilip kök salan çevreci anlayış ve alışkanlıkların geriye çekici ve sınırlandırıcı etkilerinin bu düzlemdeki sonuçlarının da altını çizdi.
*****
TİKB’nin yurtdışındaki faaliyeti örgütün planlı ve bilinçli bir yönelimi sonucu başlamadı. ’90’lı yıllr boyunca örgütün 12 Eylül faşizmi karşısındaki direnişinin prestijinden yararlanmanın yanında ülkedeki faaliyetin yansıtılmasından öteye geçmeyen faaliyet, ’90’ların sonunda kendiliğinden gelişmenin ve buna kumanda eden güçlerin sınırlarına gelip dayanmıştı. Başlangıçta “devrimci değerleri koruma ve yaşatma” perspektifiyle sınırlı yürütülen faaliyet, ’90’ların ikinci yarısında tanımlanmamış genel bir “kitleselleşme” hedefine evrildi. Ancak devrimci bir içerikten yoksun eksensiz bu “kitleselleşme” yönelimi, çevreciliği derinleştirmekle kalmadı, kurulan ilişkilerin yanı sıra dönemin kadrolarında da bozulma ve yozlaşmayı ivmelendiren çürütücü bir etkene dönüştü. Ülkede faşizmin F tipi saldırısı ve buna karşı gelişen ÖO Direnişi sırasında yapılan hatalar, devrimci hareketin sergilediği genel güçsüzlük ve uğranılan kayıpların yarattığı travmatik etkiler yurtdışının genelinde olduğu gibi TİKB özgülünde de tasfiyeciliği boyutlandırıp ivmelendiren bir rol oynadı.
2000’lerin başında zorunlu nedenlerle örgüt tarafından yurtdışına çıkarılan yönetici kadroların müdahalesiyle bu tasfiyeci gidişin önü alınmaya çalışıldı. 2003 Şubat-Mart aylarında gerçekleştirilen geniş katılımlı kadro toplantılarında yapılan değerlendirmeler sonucunda, “örgütün örgütlü hale getirilmesi ve devrimcileştirilmesi” temel hedef olarak belirlendi. “Çevreciliğe, şekilsizliğe ve gettolaşmaya son” şiarı altında kadrolardaki ve ilişkilerdeki genel apolitizme, “örgüt ağalığı” boyutlarına varmış federalizme ve vasıfsızlığa savaş açıldı. Ancak örgütün içine sürüklendiği genel fiili tasfiyecilik ortamında bu çaba ve yönelimlerin elde edebildiği sonuçlar sınırlı kaldı.
TİKB 1. Yurtdışı Konferansı, bu tasfiyeciliğin aşılması doğrultusunda ortaya konulan “3 yayın 3 kurultay” stratejik yönelimi kapsamında gündeme geldi. 2005 Kasım’ında yapılan Konferans, yeni bir dönemin açılışını “örgütün yeniden örgütlenmesi” kapsamında ele aldı. O güne kadarki yurtdışı faaliyetini inkarcılık ya da kendiliğindenciliğin teorileştirilmesi ikilemine düşmeden değerlendirdi. Bu temelde, “nitelik” paradigmasını başa yazan yeni bir misyon ve stratejik hedef tanımı yaptı.
1. Konferans’la belirginleştirilen stratejik hat sayesinde belli bir örgütsel-kadrosal birikim yaratıldı. Perspektif ve ufuk genişlemesine uygun bir örgütsel faaliyete yönelindi. “Alınterimle buradayım” kampanyası başta olmak üzere faaliyetin değişik alanlarında önemli adımlar atılmasına karşın bunlar istenen sonuçlara ve bütünlüğe ulaştırılamadı. Konferansın stratejik hedef olarak tanımladığı düzlem farklılaşması yaratılamadı. Yer yer nesnelliklere teslim olundu, zaman zaman da tasfiyeciliğin yarattığı çok yönlü tahribata toslandı. Geriye doğru kırılmalar yaşandı, sistemin oturtulmaya çalışıldığı kesitler, süreklilik garantisi yaratılamadığı için anlamlı da olsa sınırlı bir birikimin sağlanmasıyla yetinildi.
Boşluk bırakılan her çalışma alanı, ufuk daralmasının, ilişkilerde şekilsizliğin ve çevreselleşmenin sonuçlarını yaşadı. Zamanın gereklerine uygun olarak zenginleştirilmeyen her içerik ve biçimin, yenilenmeyen yöntem ve araçlar bütününün zamanla işlevsizleşip tıkanması kaçınılmazdı. Yaşanan bu oldu.
“Yoğunlaşma-derinleşme”
TİKB’nin önüne “devrimcilikte düzlem farklılaşması yaratma” stratejik hedefini koyan 1. Kongremizin ışığında toplanan 2. Yurtdışı Konferansımız, önümüzdeki dönemin yol gösterici paradigmasını “yoğunlaşma-derinleşme” olarak belirledi. Faaliyetin bütün yönlerinde enine bir gelişme ve yayılma yerine, derinleşmeyi, kalıcı sonuçlar elde etmeyi ve sürekliliği hedefleyen dikey bir gelişmenin esas alınması temel yaklaşımını benimsedi.
Bu bağlamda, ilişkilerimizin bulunduğu ülke ve alanları boş bırakmak ya da terketmek anlamına gelmemekle birlikte Avrupa’nın iki ülkesindeki faaliyetlerin merkeze konulmasını, bunların yanı sıra emekle sermaye arasına giderek kızışan savaşımda “laboratuvar” özelliğini kazanan Yunanistan’da üslenmenin hedeflenmesini kararlaştırdı. Bundan sonraki faaliyetler sırasında verimsizleşmiş, kısır ilişkilerin ve alanların enerjimizi ve zamanımızı tüketmesine izin verilmemesinin altını çizdi.
“Yoğunlaşma-derinleşme” paradigmasının bir parçası olarak 2. Konferansımız, sınıf çalışmasında eylem kesitlerinde hareketlenme ve sınırlı bazı bağlantılarla yetinmeyen bir çalışma düzlemine sıçranmasını kararlaştırdı. Somut hedefler temelinde özel bir yüklenmeyle ulaşılabilecek ilişki ağları yaratmayı, bu arada sendikal hareketin farklı bölükleriyle daha içerden ilişkilenmeyi önüne hedef olarak koydu. Yurtdışı Komitesi’nin 1. Kongre sonrasında yayınladığı son genelgede ortaya konulan yeni araç ve yöntemlerin hayata geçirilmesinde ısrarlı ve yaratıcı bir çaba içine girilmesini önümüzdeki dönemin ‘stratejik görev ve önceliklerinden biri’ olarak belirledi. Krizdeki derinleşmeye paralel olarak Genk’teki Ford, Paris’teki Citroen, Bochum Opel örnekleri gibi bundan sonra giderek daha fazla karşılaşacağımız kaynama noktalarını zamanında öngörerek buralara hızlı müdahale edebilecek dinamik bir çalışma tarzına geçişi zorunlu gördü.
Konferans, yurtdışındaki göçmen kitlenin sosyo-ekonomik koşulları, yaşam tarzı ve beklentilerine ilişkin 2005-2006 yıllarında yapılan çözümlemenin geliştirilerek güncellenmesi hedefini önüne koydu. Yurtdışındaki örgütsel faaliyetin ML temellerde somut bir çözümlemesine dayalı olarak yürütülmesine temel teşkil edecek bu konuda bir takvim belirledi; tartışmalara zemin oluşturacak ön taslağı hazırlamak üzere farklı alanlardan farklı deneyim ve birikimlere sahip güçlerden oluşan bir komisyon kurdu.
Sözü edilen farklılaşma kapsamında yurtdışındaki Türkiyeli göçmen kitlenin genelinde, özellikle de gençlikte sistem içi yönelimlerin hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmasından kaynaklanan yeni arayışların altını çizen TİKB 2. Yurtdışı Konferansı, politikleşmeye açık bu dinamiğe militan bir proleter sosyalist çizgide yanıt olma hedefi ve iddiasını örgütün önüne koydu. Bu bağlamda, yurtdışında doğup büyüyen 3. ve 4. kuşaktan gençlerle son dönemde yakalanan yeni bağlantıların üzerinde özenle durulup geliştirilmesi ve genişletilmesini ‘stratejik hedef ve öncelikler’ içinde tanımladı.
Kadın çalışmasında, özellikle son yıllarda gerçekleştirilen kimi açılımların anlam ve öneminin altını çizen Konferansımız, bu çalışmanın hem işçi kadınlara dayalı sınıf damarının korunup güçlendirilmesi hem de bulunulan ülkelerdeki yerel kadın dinamikleri ve örgütlenmeleriyle kurulan ilişkilerin geliştirilmesi yönlerinde derinleştirilmesi hedefini üçüncü ‘stratejik hedef ve öncelik’ olarak tanımladı.
Yurtdışındaki ittifaklar sorununa ilişkin olarak Konferansımız, Türkiyeli devrimci örgütlerle ilişkilerde ilkesel bir tutarlılığa ve karşılıklı saygıya dayalı eylem birlikleri ve çok yönlü dostluğun korunup geliştirilmesini kararlaştırdı. Bu bağlamda özellikle de Kürt yurtsever hareketi ve Alevi dinamiğiyle ilişkilerde yakın döneme kadar süregelen ihmalkarlığın bir daha tekrarlanmasının altını çizerek kurulan ilişkilerin geliştirilip derinleştirilmesi perspektifini benimsedi.
1. Yurtdışı Konferansı’ndan bu yana geçen süre içinde enternasyonal ilişkiler alanında küçümsenemeyecek adımlar atıldı. Devrimci bir enternasyonal girişim olarak ICOR’un kuruluşunda ve ardından onun Avrupa yürütmesinde yer alındı. Sadece ICOR’la sınırlı kalınmayan uluslararası ilişkiler bağlamında özellikle Yunanistan’daki devrimci örgüt, parti ve değişik çevrelerle ilişkilerde yol alındı. Ancak bu alanda da özellikle Enternasyonal Büro’nun iç örgütlenişinde yurtdışındaki kadrosal yapımızın zayıflığı ve zaafları sınırlandırıcı bir rol oynadı.
***
1. Kongremiz örgütümüzün önüne “devrimcilikte düzlem farklılaşması yaratma” stratejik hedefini koydu. Bu hedef yurtdışındaki faaliyetimiz açısından da bağlayıcı ve yol göstericidir. Örgütsel faaliyet ve işleyiş Program ve Tüzüğün belirlediği çerçevede, onun çizdiği sınırlar dahilinde yürütülecektir.
Kadrolarımızın hızla politikleştirilmelerinin önemi ve buna dönük adımların neler olması gerektiği üzerinde en fazla durulan konulardan biridir. Örgütsel-kadrosal gelişim açısından tasfiyecilik döneminin tahribatı büyüktür; bunu derinleştiren iç krizler ortaya ciddi bozulmalar çıkarmıştır. Mücadele ve devrimle kurulan ilişki bozunuma uğramıştır; görev ve hedeflerle ilişkileniş kimi zaman keyfekederdir. Tasfiyecilik ve çevreciliğe özgü tutum ve alışkanlıklar belirgindir. Bu “bulamaç” zemini temizlemek, yaraları sarmak, kadro örgütlenmesinin hedeflere ulaşılmasıyla bağlantısının ne kadar tayin edici olduğunu akılda bulundurarak örgütsel işleyiş ve kadro normlarının yerleştirilmesi konusunda titiz olmak gerekmektedir. 2. Konferansımız örgütün omurgasının doğrultulmasını başa yazacak, alanların asli güçlerinden “duruş sahibi” olmalarını isteyecektir. Birey olarak ilişkilenmelere bir son verilecek, örgütümüzle örgütlü ilişki içinde bulunan her gücümüz bir birimde ya da organda yer alacaktır.
ML aydınlanma
Kadrolaşmanın temel halkası yeni bir ML aydınlanmadır. Özellikle 2000’ler sonrasında TDH’nin genelinde olduğu gibi bizim saflarımızda da teorik-siyasal gerilik ürkütücü boyutlar kazandı. ML teoriye ve proletarya sosyalizminin bilimsel kavranışına yabancılaşma uçurumu büyüdü. Teorimizin ve örgüt çizgisinin kaynaklara dayalı olarak incelenmesi yerine kulaktan dolma ya da bilgi kırıntılarına dayalı bozbulanık postmodern görüşler ortalığı kapladı. Konferansımız, ML’nin ve proletarya sosyalizminin temel esaslarıyla örgütümüzün çizgisinin tarihsel gelişimi içinde kavranışını hedefleyen bir eğitim faaliyetini stratejik önemde görmüştür. Sistematik bir ideolojik-siyasal eğitim faaliyetini organ ve bireylerin temel görev ve sorumlulukları içinde tanımladı.
Dünya çapında 2008’de başlayan ve giderek derinleşen krizin sadece ekonomiyle sınırlı kalmayan seyri toplumsal boyutlar da kazanarak ilerlemektedir. Avrupa’nın en güçlü ekonomisi olmakla övünen Alman emperyalizmi bile krizden nasibini almış durumdadır. Kapitalizmin krizinin sonuçları işçi sınıfı ve emekçi kitlelere yansıması daha büyük yoksullaşma ve genel bir tehdit olmaktan çıkarak sınıfa yönelecek olan ırkçılık, faşizm ve savaş tehlikesinin tırmanışı demektir.
Burjuvazinin saldırısı sınıf hareketinde katlamalı gelişme yaratmaya adaydır. Irkçılık ve neonazi saldırganlık antifaşist dinamiğin örgütlenmesini, faşist saldırılara karşı çok yönlü hazırlık içinde olunmasını gerektirmektedir. Faşist saldırılara karşı mücadele, güçlü bir kapitalizm ve sistem karşıtlığı zemininde yükselmek zorundadır. Krizin tahrip edici sonuçlarıyla kitlesel ölçeklerde yüz yüze gelen işçi sınıfı ve emekçi kitleler, özellikle de onların genç kesimleri ve genel olarak gençlikte bu potansiyel güçlüdür. Tarihsel sürecin bu özgünlüğünü de dikkate alarak hareket etmemiz, daha geniş güçleri ve kitlelere ulaşmayı hedefleyerek bu sürece çok yönlü olarak hazırlıklı olmamız zorunludur.
Konferansımız, krizdeki derinleşeye paralel olarak burjuva devlet terörü, ırkçılık ve faşizm tehlikesinde tırmanışın örgütsel güvenlik açısından beraberinde getireceği tehlikeler üzerinde durdu. Kafaca ve ruhça legalizmin ve çevreciliğin üzerine bu yönüyle de kararlılıkla gidilmesi gerektiği açıktır. Bu yaklaşım temelinde örgütsel güvenliğin güçlendirilmesi, örgütün iç işleyişi ve ilişkilerin kuruluş biçimlerinden iletişim ve faaliyetlerin örgütlenmesine kadar her alanda devrimci gizlilik sanatının ilke ve kurallarına uygun bir yönelim içerisine girilmesi YDK’nın ve yönetici organların yanı sıra temel kadroların başta gelen sorumluluklarından biridir.
Konferansımız, sadece içine girilen tarihsel dönemin dayattığı bir zorunluluk olarak değil devrimcilikte düzlem farklılaşması yaratmanın ve kadrolaşmanın yolunun da faaliyetin çok yönlüleştirilmesi ve militanlaştırılmasından geçtiği tespitinde birleşti. Komünist içerikte bir militanlığı düşüncede ve yaşam tarzında militanlık, mücadeleyle ve örgütle kurulan ilişkide militanlık olarak tanımladı. Önümüzdeki süreçte iç yaşantımızı ve değerler sistemimizi bu eksen üzerinde kurup geliştirmeyi hedef olarak koydu.
TİKB’nin yurtdışı faaliyeti, onun programı ve çizgisi temelinde yürütülen ve yürütülmek zorunda olan bir faaliyettir. TİKB Programı’nda somut ifadesini bulan proleter dünya devrimi ve Türkiye devriminin hangi bağlamda nasıl örgütlenmesi gerektiği perspektifi ışığında yürür. TİKB’nin yurtdışı faaliyeti ne kendinde amaçtır ne de bir bütün olarak TİKB’yi geliştirip güçlendirmeyi hedefleyen bir faaliyettir; yani onu amaçlaştıran bir faaliyetir. Ülkede olduğu gibi yurtdışındaki TİKB militanları, kadro ve sempatizanlarının bütün faaliyet ve yaşantılarına yol gösteren nihai amaç ve hedef, proletaryanın ve insanlığın kurtuluşudur. Bu kurtuluşu sağlayacak olan dünya proleter devrimidir. Türkiye’de gerçekleştirilecek olan proleter sosyalist devrim de bu genel devrimci sürecin bir parçasıdır. Bu yüzden TİKB’nin yurtdışı faaliyeti ve yurtdışında bulunan bütün TİKB’li komünistlerin temel görevi, bulundukları ülkedeki proleter sınıf mücadelesinin gelişimi ve güçlenmesi için ellerinden gelen çabayı göstermeyi de içerir. Her nerede olursa olsun, yanıbaşındaki sınıf kavgasına kayıtsız ve seyirci kalan bir komünistlik olamaz! TİKB 2. Yurtdışı Konferansı, yurtdışındaki örgütsel-siyasal faaliyetin bütünü gibi, kadro ve taraftarların bilinç ve kavrayış düzeylerinin bu düzleme sıçratılmasını temel bir görev ve sorumluluk olarak belirleyerek çalışmalarını sonlandırdı.
Yaşasın TİKB 2. Yurtdışı Konferansı!
Krize karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!
21. yüzyıla sosyalizmi yazacağız!