Veis Akgül (16 Eylül 2018)
Devrim ve sosyalizm kavgasının vefakar emekçisi, TİKB‘nin işçi militanlarından Veis Akgül yoldaşı, 16-17 Eylül gecesi kaybettik.
Yoldaşımız, son yıllarda, vücudunun değişik organlarına yayılan kanser illeti ile savaşıyordu. Hayat yoldaşı Şirin, çocukları ve sevdiklerinin de desteğiyle bu hastalıkla mücadelesinde de kendini koyvermedi, güçlü bir irade ve inatla yaşama tutunmaktan vazgeçmedi.
Veis yoldaş Dersimli bir işçiydi. Onunla ilişkimiz, 1976 yılında, Halkın Kurtuluşu içindeyken başladı. Ağabeyiyle birlikte o zamanlar Sütlüce’de bulunan mezbahada çalışıyordu. Azgın bir emek sömürüsünün yanı sıra insan onurunu hiçe sayan çok ağır ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda bırakılan mezbaha işçilerini örgütlemek amacıyla kurulan Bar-Der‘in (Bağırsak ve Deri İşçileri Derneği) kuruluş çalışmalarına emek veren öncü işçilerden biriydi. 1977 yılında yaşanan ayrılık sırasında, sonradan TİKB’ye evrilen Devrimci Muhalefet saflarında yer aldı.
Veis, her zaman fazla öne çıkmayan, sessiz, sakin biri oldu. Ama o sakin görünümün altında aslında heyecanını ve hararetini hiç kaybetmeyen bir volkan yatardı. En olumsuz koşullarda bile soğukkanlılığını ve iyimserliğini kaybetmez, yolunu şaşırmamakla kalmaz çevresindekilere de moral ve güç aşılardı. Veis bu özelliğiyle, özellikle 12 Eylül döneminde Metris zindanında TTE’ye karşı direnişi ayakta tutan taşıyıcı kolonlardan biri misyonunu oynadı.
Veis hücrelerine kadar işçiydi. Onun yaşamı boyunca yitirmediği ve “unutmadığı” özelliklerinden biri de bu oldu. Olup biten her şeye sınıf odağından bakardı. Ve bu elbette, Marksizm-Leninizmi kavrama çabasını hiçbir zaman ihmal edip gevşetmeyen sınıf bilinçli, örgütlü bir öncü işçinin yaklaşımı ve tepkisi olurdu.
Veis yoldaşı anlatırken, kendisiyle ve çevresiyle barışık hümanizminden ve şakacılığından söz etmemek olmaz. İnsanlarla çabuk kaynaşır, ilişkilerinde “alıcı” olmaktan çok “verici”dir, en moral bozucu durumlarda bile sıradan birşeyi espri konusu haline getirerek etrafındakileri rahatlatıp gevşetir.
Partinin bazı kadroları için Lenin’in de kullandığı bir tanım vardır: “Parti insanı” ya da “görev adamı”. TİKB saflarında bu sıfatı hak eden yoldaşlarımızdan biri de Veis’ti. Kendisine verilen ya da doğan bir boşluğu doldurmaya talip olduğu her görevi, yüksünmeden, sızlanmadan, bağırtısız-çağırtısız yerine getiren bir parti emekçisi, devrim ve sosyalizmin sıra neferiydi. 1984 başında tutsak düştüğünde, TİKB İstanbul İl Komitesi üyeliği yanında Müfreze üyesiydi. 12 Eylül koşullarında, deneyimli yoldaşların kaybının ardından doğan boşluğu kapatmak üzere Müfreze’nin yeniden örgütlenmesi sırasında İsmail Cüneyt yoldaşın en güvendiği Müfreze üyelerinden biri de Veis’ti.
1984 başından 1991’e kadar süren tutsaklık koşullarından sonra örgütlü mücadeleyi eski tempo ve yoğunlukta sürdürmek istemedi. Ama bu, geçmişine yabancılaşmakla kalmayıp düşmanlaşanların gidişi gibi bir gidiş olmadı hiçbir zaman. Tam tersine, Veis, kalbi devrim ve sosyalizm davasıyla ve TİKB ile atmaya devam eden bir yoldaş olarak kaldı son nefesine kadar.
Ve biz onu bir yoldaş olarak uğurluyoruz bugün son yolculuğuna…