Bir tarihi insan gibi yaşamak…

TİKB 43. yaşını kutluyor.

Onurluyuz! Çünkü iyisiyle kötüsüyle, başardıklarımız ve başaramadıklarımızla bu bizim tarihimiz!..

Düne dair pişmanlık duyup ders aldığımız hatalarımız, unutamayacağımız acılar, lanetlediğimiz anılar, aşmakta ısrarlı olduğumuz zayıflık ve yetersizliklerimiz var elbette! Ama bu yolu yürüdüğümüze, bu bayrağı yere düşürmemekteki ısrarımıza dair en küçük bir hayıflanma duymuyoruz! Dün’ü bu anlamda geride bıraktık, gözümüzü ufka diktik:

Sınıfsız komünist toplumun ısrarlı eylemcisi, insanlığın kurtuluş yolunda belki hâlâ “küçük” ama direngen bir çakıltaşı olarak varolma kararlılığını sürdürüyor olmak, “yeter, buraya kadar…” demeyecek bir mücadele tutkunluğunun sıra neferleri olmayı başarmak dışında bir kaygımız yok!

Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak

Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir” [Edip Cansever]

Bir tarih sözünü ettiğimiz; insanın yeniden insanlaşacağı komünizmin özgürlük dünyasını yaratma yolunda hep daha ileri hedeflere koşmakta ısrarlı olunan bir tarih!

İnsanlığın gelişme serüveninde nokta bile değil belki fakat sadece yaşadığımız coğrafyayı değil dünyayı da kesen ortak yürüyüşün anlamlı ve kıymetli doğruluşu.

Ortak bir mirasın, ısrarla ve inatla dağın tepesine çıkarılmaya çalışılan kayanın altında ezilmeyen yeniden başlama iradesinin isimsiz taşıyıcılarının bölüğüdür TİKB.

Bizimle anılan adım, atılım ve geleneklerin yaratıcısı olmuşuz tarihimiz boyunca. Gerçi sonrasında bizim içimizde de bunlara yabancılaşan, sırtını dönen, dahası lekeleyip değersizleştirmeye soyunanlar çıkabilmiştir. Zaten TİKB’lilik sadece devrimciliğe yönelmek değildir, sınıfsız komünist toplum kavgasında ısrar, bu ısrarda bütünlük ve süreklilik demektir! “Bir kişinin partide çalışmak için yeterli gücü kalmayınca, o kişi karşı karşıya olduğu gerçeğe bakma cesaretini göstermeli(dir)…” diyen Lenin’in öğüdünü akıldan çıkarmamaktır!

TİKB’liler olarak yenilenmekten, yeniyi aramaktan ve öğrenmekten geri durmamış, alışılmışın güvenli sularında dinlenmeyi tercih etmemişiz. Yerleşik anlayış ve alışkanlıkların üzerine, bazı yönlerden onlarla açıkça çarpışmayı göze alan bir cesaretle yürümüşüz. Dost da düşman da tanıktır bunlara.

Sınıfımızın ve tarihin denetleyici gözlerinin üzerimizde olduğunu unutmadan atmışız adımlarımızı. Ama -kim ne derse desin-daima doğru bildiğimiz yolda yürümüşüz!..

Zor/zorlu geçmiş aylar yıllar, ama hedef bilinci ve toplumsal mücadelenin kazanacağına dair umutla tazelenmeyi bilmişiz. Her adımında her putrelinde izleri vardır ölümsüzlüğe uğurladıklarımızın ve yaşayan tüm yoldaşlarımızın.

Yoldaşlarımızı hiçbir zaman putlaştırıp tanrı katına çıkarmadık! Materyalist tarih anlayışı ‘tarihte bireyin rolü’nü yadsımaz fakat bunu belirli tarihsel koşullarla bağlantısı içinde, o nesnel çerçeve içinde oynanan rol ve sonuçlarına dayalı olarak tanır. Bu ilişkide bile ‘tarihi kişilik’ bir yönüyle de koşulların ürünüdür. Birey, kendisi olabilmenin önündeki sınırlamaların boyunduruğunu atar atmaz özgürlükler aleminin kapısından içeri girer ve o andan itiabaren bütün eyledikleri zorunluluğun bilincine varılmış özgürlük okyanusuna akar.

Osman, Fatih, İsmail, Selma, Ataman, Sezai, Nilgün, Tahsin, Lale, Ethem, Serdar ve toprağa verdiğimiz nice yoldaşımız bu seçimi yapıp sonuçlarını da korkusuzca göğüsledikleri için bugün “ölümsüzlerimiz” olarak aramızdadırlar.

Onlar sadece bizim yoldaşlarımız değildir! Gelecek kuşakların da yoldaşıdır! Onlardan çok şey öğrendik ve öğrenmesini bilen, bunun için çaba gösteren herkes açısından hala keşfedilecek çok cevher var. Böyle tamamlıyoruz birbirimizi, böyle güçleniyoruz!..

Herbirimiz bu tarihin yapıcılarıyız! Sonuna kadar farkındayız bunun. Bütün hücrelerimizde hissediyoruz bunun onurunu! Hiç eksilmeyen bir inat ve iradeyle, inandığımız idealler doğrultusunda karınca kararınca bir yürüyüş tutturmuşuz, bugün de aynı bilinç ve duygularla yürüyoruz!..

Dünya yangın yeri. Gerçi herbirimizin kavgaya atıldığı dönemlerde de böyleydi. Bu çürümüş kapitalist sistem kökünden yıkılmadıkça, bizim özgürlük dünyamız kurulmadığı sürece, biz bu dünyayı yaratmayı başaramadıkça da fazla değişmeyecek bu manzara, hatta her geçen gün biraz daha ağırlaşacak.

Bu dehşet tablosunu sadece sınıf bilinçli komünistler, dünyayı anlama ve değiştirme doğrultusunda kafa yoran devrimciler, pes etmeyen özgürlük savaşçıları, iliklerine kadar sömürülen kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfı ve emekçiler, ömür boyu köleleştirilen halklar değiştirebilir.

Bunu ancak “Yolu yok kurtuluşun / isyanı seçmedikçe” diyen dünya proletaryası ve emekçi halklar değiştirebilir!

43. mücadele yılımıza girerken de TİKB olarak kırıntı değil dünyayı isteyen bu kavganın militan bir parçası olmayı sürdürmenin gururunu yaşıyoruz!

 

43. yılında TİKB yaşıyor, savaşıyor!

Krize karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!

21. yüzyıla sosyalizmi yazacağız!