Hakan Çabuk

12 Mart 1995 gecesi, Alevi-Sünni çatışması yaratmak, gelişen kitle hareketini bölmek ve daha nice “derin” hesaplarla Gazi Mahallesi’nde Alevi emekçilerin gittiği birkaç kahve ve işyeri taranarak bir emekçi katledildi.

Provokasyon, komünist ve devrimcilerin “Katiller karakolda!” şiarıyla geri püskürtülürken, kitleler bütün öfke birikimlerini sokağa taşıdılar. 1994 krizinin yol açtığı hızlı yoksullaşma, işsizlik ve özgürlük yoksunluğuna, ezilmişlik ve horlanmışlığa karşı bir seldi bu. Ölümün kitlelerin gözünde küçülmesi bir slogandan maddi bir gerçeğe dönüştü.

Hakan, bir an önce işe girebilsin diye ailesi tarafından yaşı büyütülerek gönderildiği askerden döndükten sonra mücadeleye atılmıştı. 2 yıldır kavganın içindeydi. Emekçiydi; inşaatlarda çalışır, su tesisatçılığı yapardı. Devrimci yaşamının ilkleriyle bildiri dağıtımlarında, afişlemelerde, pazar eylemlerinde, korsan gösterilerde tanıştı. İlk kez pankart yazıyor, molotof kullanıyordu. Bu deneyimlerle daha sonra birçok eyleme katıldı ve örgütledi. En son eylemi, Gazi ateşini Ümraniye‘ye taşımak oldu. Ablasının vurulduğu güne ilişkin anlatımı Hakan’ın “Bizsiz olmaz bu işler” öyküsüydü:

Evden ‘Gazi’ye gideceğim’ diye çıktı. Hiçbir yere göndermek istemiyordum ama o aklına koymuştu. Döndüremezdim. Sarıgazi’deki yürüyüşe birlikte gittik. Orada, ‘Abla, bir yoldaşımızı öldürdüler’ dedi. Hele Zeynep’in ölümünden sonra korkunç kinlendi. Savaş’ın (Hakan) gitmesine engel olamadım. Beni koynuna bastırdı ve öptü. O bizim parçamızdı.